Türk Tenisi Potansiyelini Nasıl Gerçekleştirecek?

Merhaba, 26 Yıldır Türkiye’de sermaye piyasalarında yöneticilik yapıyorum, Türkiye nasıl daha gelişmiş bir ülke olabilir konusunun cevabını bulmak için yıllardır okuyorum ve çalışıyorum. Başarının her zaman sistemlerle ilgili olduğuna inanan bir insanım. Hedefim ülkemizde sistem düşüncesinin anlaşılmasını ve bu yolla daha iyi sistemler kurulabilmesini sağlayacak bir toplumsal bilince ulaşılabilmesini sağlamak. Spor bu konuyu incelemek ve anlatmak için harika bir alan. Çünkü çok uzun süreden beri çok fazla verinin, dokümanın, kitabın, akademik makalenin ve medya içeriğinin üretilmiş olduğu bir araştırmacı açısından çok zengin bir arkeolojik derinliği var. Bu blogdaki yazılarımda da tenisi ve sporu bu bakışla ele alacağım.

Tenis bireysel bir spor ama bireysel sporlarda bile başarının sadece bireyin kendisi ile ilgili bir konu olamayacağını son derece iyi biliyoruz. Ancak özellikle 1970’lerde doğan benim neslim başarı ve başarısızlığın sorumluluğunu her zaman sadece bireyin üzerine bırakan ve bunu gelişmişliğin doğası kabul eden bir düşünce ortamında yetişti. Oysa yakından baktıkça bireysel başarının bireyin potansiyelinin yanında kişiyi çevreleyen onun potansiyelini keşfeden ve bu potansiyeli geliştirip gerçeğe dönüştüren sistemlerle ilişkisini net bir şekilde görmek mümkün.

Ülkemizde pek çok farklı alanda yaşanan sıkıntıların nedenini ifade etmek için ‘Sistem Bozuk’ ifadesinin sık sık ve oldukça geniş kitleler tarafından kullanılan bir tespit olduğuna eminim siz de katılacaksınız. Peki pek çok problemin alt nedeni olarak tespit ettiğimiz bozuk sistemler nasıl onarılır ya da yüksek performans üreten sistemler nasıl kurgulanır sorusuna bir cevap bulabilir miyiz? Hatta bunu sporun bir alanında başarıp önce sporun diğer alanlarına sonra yaşamın diğer alanlarına yayabilir miyiz?

2022 Yılı Ağustos ayında Mediacat yayınlarından yayınlanan kitabım Bireyin Mükemmele Yolculuğu’nda Türkiye ve Dünya’dan en yüksek düzeyde başarı üreten spor sistemlerini inceleyerek, bu sistemlerin tabandan tavana nasıl organize edildiğini ve nasıl işlediğini insan hikayeleri üzerinden anlattım. Sporda başarılı sistemlere ilişkin şablon ve reçeteler ortaya koydum.

Bir ülkenin spordaki başarısı ülkenin sistemler kurma becerisinin yani gelişmişliğinin bir yansıması olarak kabul edilir. Türk Olimpizmi’nin kurucusu Selim Sırrı Tarcan’ın genç cumhuriyetimizin kuruluşunun ilk yılında Paris 1924 Olimpiyatlarına katılırken söylediği ‘Olimpiyatlara iştirakle gayemiz orada birinci çıkarmak, madalya almak değil; nezih (temiz), vakur (ağırbaşlı), becerikli ve bütün manasıyla seciye (karakter) sahibi bir nesil vücuda getirdiğimizi aleme (dünyaya) göstermektir’ sözü de bu bakış açısını dile getiren çok değerli bir tespit içeriyor.

Bir ülkenin yetişkin insanlarının kendi çocuklarını dünya üzerinde en yüksek başarıya ulaştıracak sistemleri kurabilmek konusunda çocuklarına karşı bir sorumlulukları vardır. Ülkemizde dünyanın zirvesine yükselen bir spor sistemi olan kadın voleybolunun ülkemizdeki kurucularından Nejat Eczabaşı’nın ifadesiyle ‘Hepimiz Tümümüzden Sorumluyuz’.

Türkiye’de tenis kadın voleybolundan sonra en başarılı olduğumuz spor olabilmeye çok yakın. Özellikle 17 yaşa kadar dünya ölçeğinde tenisçiler yetiştirebiliyoruz ama sonrasında profesyonel tenisteki gençlerimizin ilk 100’e ve sonra ilk 10’a yolculuklarında onları doğru ve tam şekilde destekleme konusunda arzu ettiğimiz yerde değiliz.

WTA sıralamalarında teklerde Çağla Büyükakçay’ın 60.lığı ve çiftlerde İpek Şenoğlu Turna’nın 52.liğinin ötesine geçmemiz gerekiyor. Bu hayali gerçeğe dönüştürmek için yanıp tutuşan çok sayıda ve çok değerli insanlarla tanışıyorum. Bu da bana geleceğe ilişkin umut veriyor.

Gelişmişlik ancak doğru kurumsal yapıların ortaya çıkması ile gelebiliyor. Bireysel başarının ortaya çıkabilmesi ve tekrar edilebilir hale gelmesi de tamamen kurulan kurumsal çerçeve ile ilişkili.

20 yıl boyunca en yüksek düzeyde tenis oynayan Junior düzeyde ülkemize ilk Grand Slam kupasını getiren tenisçi olan İpek Soylu Şemin’in kurduğu vakıfla genç tenisçilerimize ihtiyaç duydukları finansal desteği sponsorlar üzerinden sağlamak, onlara yurt dışındaki akademilere ilişkin danışmanlıklar sunmak üzere yola çıkması ülkemiz tenisi için son derece değerli bir adım.

2010 yılında kurulan Sumru İlkel Sporcu Eğitim vakfı genç tenisçilerimizin desteklenmesi ve gelişimi için çok önemli katkıda bulunmuştu. Bu hayali taşıyan ve gerçekleşmesi için kurulan yapıların odaklı, güçlü ve dayanıklı olması sporun gelişimi açısından son derece kritik.

Bir çocuğumuzu bir Grand Slam kupası kaldırırken görmemize doğru işleri yaparsak en fazla 4-5 yıl uzaklıktayız. Ülkemizdeki tenis çok iyi genç sporcular yetiştirebiliyor ancak profesyonel teniste zirveye çıkabilmek için yeni kurumsal çerçevelere ihtiyaç var. İpek Soylu Şemin’i bu yola çıktığı için gönülden tebrik ediyorum ve genç tenisçilerimizin Bireyin Mükemmele Yolculuğu’nda ihtiyaç duyacağı sistem desteğini ve kurgusunu kurabilmesi yolunda kendisine gönülden başarılar diliyorum. Bu aynı zamanda bir sosyal girişimcilik örneği ve toplum olarak bize düşen görev de yaşamı geliştirmek için yola çıkan girişimcilerin hayallerini gerçekleştirmelerine destek olmak.

İpek Soylu Şemin’in ifadesi ile ‘bir Hayal Elinden Tutulduğunda Gerçeğe Dönüşebilir.’ Biz nasıl bir toplumuz sorusunun cevabı çocuklarımızın hayallerinin elinden tutabilecek miyiz? sorusunun cevabında gizli.

Ertunç Tümen

Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

GO TOP